Koronavirus’ten Çıkarılması Gereken Dersler
Koronavirus küçük bir popülasyonda ortaya çıktı ve dünyaya yayıldı. COVID-19 şu anda Çin’de kontrolden çıkmış durumda, yapılan çalışmaların çok azı başarılı olmakta. Bugüne kadar 24’ten fazla ülkede teşhis edildi.
Borsa, virüsün tedarik zincirleri ve seyahat üzerindeki etkisiyle ilgili haberler nedeniyle dengesizleştikçe, ekonomik etkileri şaşırtıcı bir hal alıyor. Ne olabileceğinin bir işareti olarak, Batı Afrika’daki 2013-2016 Ebola salgınının küresel ekonomiye tahmini 10 milyar dolara mal olduğunu hatırlayalım. SARS ise 30-50 milyar dolardan fazla kayba mal oldu. COVID-19‘un birleşik doğrudan ve dolaylı ekonomik maliyetlerinin, Ebola ve SARS’ın toplamından çok daha fazla olması muhtemel görünüyor.
Bilirkişiler ve politika yapıcılar, bu konu ile ilgili doğru cevapları aramaktalar. Bunun yerine salgının nedenlerine odaklanmaları daha doğru olacaktır.
COVID-19‘dan alınan derslere baktığımızda, bir sonraki büyük biyolojik tehlikeyi önlememize yardımcı olmak için üç temel ders ortaya çıkıyor:
İlk olarak, bilime yatırım yapılmalı.
ABD hükümetinin, bilime ayırdığı ve uzun süredir devam eden devlet fonu meyvelerini verdi. Dünyanın en riskli patojenleri hakkındaki anlayışımızı geliştirdi. Virüslerin ortaya çıkışı için “sıcak noktalar” ın dünyanın ekvatoral, biyolojik çeşitliliğin yoğun olduğu bölgelerde kümelenme eğiliminde olduğunu biliyoruz. İnsanları hayvan hastalıklarının kaynaklarıyla doğal olmayan bir şekilde yakınlaştırmanın insanların kararları olduğunu da biliyoruz.
Davranışsal risk bilimi bu bağlantıları kurmakta ve bunları hafifletmenin yollarını ortaya koymaktadır. Salgın tahmini ve bulaşıcı hastalık modelleme de potansiyel salgınların yerlerini ve büyüklüğünü tahmin etmemize yardımcı olmaktadır. Ancak bu konudaki bütçeler yetersi kalmaktadır. Bu kısa vadede tasarruf sağlanmış görünse de , bilimsel ilerlemelerin tehlike önlemedeki değerini görmezden geliyoruz.
İkincisi, bizi daha az güvenli kılan kültürel önyargıları yeniden değerlendirilmeli.
COVID-19’un kaynağı görünüşte Wuhan‘daki geleneksel bir hayvan pazarına kadar izlenmiştir. Birçoğu, Çin’de bu pazarların tam ve kalıcı olarak yasaklanması çağrısında bulundu. Bununla birlikte, bu tür pazarlar, başka türlü yaşamak için gerekli kaynakları üretemeyen birçok Çinli çiftçiye geçim kaynağı sağlamaktadır.
2003’teki SARS salgını sırasında olduğu gibi, agresif yasaklar koyulması, ticareti karaborsalara çevirebilir. Bu tür pazarlar tüm dünyada bulunur. Amerika Birleşik Devletleri aynı zamanda 2000-2012 yılları arasında ABD pazarlarına yılda 200 milyondan fazla canlı vahşi hayvan sevk edilen vahşi hayvan ticaretine sahiptir.
Salgınlarda kültürün rolünü daha önce küçümsedik. 2014 Ebola krizi, Dünya Sağlık Örgütü’nün bütçe kesintileri nedeniyle antropolog ağını ortadan kaldırmasının ardından meydana geldi. Hastalığın etrafındaki kültürel anlayış eksikliği, hastalığı müdahale edenler ve onların yardım etmeye çalıştıkları hastalıktan etkilenen topluluklar arasında bölünmeler yaratarak, hastalığın yayılmasını artırdı. Gelecekteki salgın hastalıkların önlenmesi için gerekli olan, kültürel açıdan da yeterli önleme ve müdahale ile ekonomik teşvik, iyi politika ve siyasi irade bütünleşmesidir.
Üçüncüsü ise fon oluşturmak.
Her düzeyde sağlık ve tıbbi hazırlığı güçlendirmeye tamamen yatırım yapmaya karar verene kadar yeni salgınlar ile karşılaşılmaktadır. Bu fonlar için yapılacak hazırlıklar, aynı zamanda salgınlardan şaşkınlık duyma alışkanlığımızı kırmak ve müdahaleyi finanse etmek için çaba harcamak anlamına da geliyor. Bu fonlar zamanı geldiğinde hazır olan gerçek bir salgın müdahale fonu olmalı.
Salgına hazır bir yatırımın getirileri büyük olacaktır. Dünya Bankası, önlem alma konusunda yıllık 3,4 milyar dolarlık küresel harcamanın 30 milyar dolar tasarruf sağlayacağını tahmin ediyor. Senaryoya bağlı olarak getiri oranları, yüzde 14 ile yüzde 123 arasında değişecektir. Bu neredeyse tüm kamu harcamaları veya özel pazarlardaki seviyeleri önemli ölçüde aşacak seviyede bir getiri olacaktır.
Salgın önleme yatırımını yapamamak, yönetim ve insanlar için iki taraflı başarısızlıkla sonuçlanacaktır. İnsanlar kendi geleceklerini önemli ölçüde tehlikeye atacak noktaya kadar doğal kaynaklarını sömürdüler. Basit ve geleceği görmeyen çözümlerin hepsi bir sonraki salgını garanti edecektir. Bilime dayandırılmış, kültürün karmaşıklıklarını kucaklayan ve gelecek muhtemel tehlikelere hazırlanmak için geliştirilen çözümler, bir sonraki büyük problemi engelleyebilir.
Kaynak: https://thehill.com/opinion/healthcare/484369-what-coronavirus-teaches-us-for-preventing-the-next-big-bio-threat