NEOSAFE AVRUPA’NIN EN BAŞARILI GİRİŞİMİ
Bize kendinizden ve
sektöre giriş hikayenizden
biraz bahseder misiniz?
ODTÜ Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nden 2004
yılında mezun oldum. Yüksek Lisans
çalışmalarımı yürütürken aynı bölümde
Araştırma Görevlisi olarak 2006 yılına
kadar görev aldım. Ardından makina
öğrenmesi, bilgisayarlı görü, sinyal
işleme ve video işleme projelerinde
çalışmak üzere TÜBİTAK Uzay
Teknolojileri Araştırma Enstitüsü’nde
Uzman Araştırmacı olarak göreve
başladım. 2012 yılına kadar da Teknik
Lider olarak görev aldığım kurumdan
KuartisMED firmasını kurmak üzere
ayrıldım. Doktora çalışmalarımı
ise yine ODTÜ Elektrik-Elektronik
Mühendisliği Bölümü’nde 2015 yılında
tamamladım.
Sektöre, firmamızın kurucu ortakları
Sayın Prof. Dr. Ayşe Nur Ecevit ve
Sayın Prof. Dr. Aylin Tarcan vasıtasıyla
girdiğimi söyleyebiliriz. Yenidoğan
ve Pediatri alanında uzun yıllar
çalışmış olan akademisyen hekimler
olarak yenidoğanların ihtiyaçları
konusunda engin bir tecrübeleri
ve bu tecrübe ışığında hayata
geçirmek istedikleri yenilikçi servis
ve ürünler bulunmaktaydı. Özellikle
yenidoğanların sağlıklı bir büyüme
süreci geçirmeleri için güçlerimizi
birleştirmeye ve kurumsal bir çatı
altında çalışmalarımıza başlamaya
karar verdik.
n Firmanız ne zaman kuruldu,
ortaklık yapısı, kuruluş amacı ve
faaliyet alanları nelerdir?
Firmamızı, 2012 yılında Prof. Dr. Ayşe
Nur Ecevit ve Prof. Dr. Aylin Tarcan ile
birlikte Sanayi Bakanlığı Teknogirişim
Desteği ile kurduk. Hedefimizi;
tanı koyduran, hayat kurtaran ve
yaşam kalitesini artıran tedavilerde
kullanılmak üzere güvenilir ve
erişilebilir tıbbi cihazları üniversite
tıbbi cihazlar tasarlamak, geliştirmek
ve üreterek sağlık profesyonelleri ile
halkın ilk tercihi olmak istiyoruz.
Bununla birlikte, uçtan uca elektronik
tasarım ve ürün sertikasyonu dahil
tıbbi cihaz geliştirme faaliyetlerini de
yetkin ekibimizle birlikte paydaşlarımız
için hizmet olarak sunmayı
hedeiyoruz.
n Bize ürünlerinizden ve
projelerinizden bahseder misiniz?
NeoSAFE, erken doğan ve yenidoğan
bebeklerin beslenme yeteneklerinin
nesnel bir şekilde değerlendirilmesi
için geliştirdiğimiz bir ürünümüzdür.
Etkili oral beslenme, ideal büyüme
için olduğu kadar emniyetli bir
şekilde bebeğin taburcu edilmesi için
de gereklidir. Takip edilmediğinde
solunum yolu enfeksiyonu, zatürre,
solunum durması ve hatta serebral
palsiye kadar çıkabilen sonuçları olan
bir sorun olarak yetersiz beslenme
günümüzde tüm yenidoğanları
etkileyebilmektedir. Hatta bebeklerin
ilk 28 gün içerisinde hastaneye geri
yatışlarının nedenleri içerisinde
beslenme ile ilişkili sorunlar %41 ile
birinci sırada gelmektedir. Şimdiye
kadar erken doğan bebeklerde,
solunum ve yutma koordinasyonunun
ne zaman tam olarak geliştiği objektif
bir şekilde belirlenemiyor iken
NeoSAFE’in özgün sensörü ve yapay
zekâ algoritmaları ile bebeğin boyun
ve göğüs bölgesine yerleştirilecek iki
sensör ile bu bilgiler artık gözlenip
ölçülebilmektedir. Bu bilgiler, cihaz
tarafından işlenerek de beslenme
matürasyonunun objektif bir şekilde
belirlenmesi ve değerlendirilmesi
sağlanmaktadır. NeoSAFE taşınabilir
olması, kolay ve acısız kullanımı, sadece
2,5 dakikalık ölçüm süresi ve hasta
başı kullanımı ile yenidoğan bebeklerin
sağlığına katkıda bulunmaktadır.
Ürünümüzü geliştirebilmek için hem
ulusal hem de uluslararası destekler ve
hibelerden yararlandık. Avrupa Birliği Ufuk 2020 (Horizon
2020) Desteği aldınız. Bu konudaki
deneyimlerinizi aktarabilir misiniz?
Öncelikli olarak Türkiye Sanayi
Bakanlığı; KOSGEB ve TÜBİTAK
aracılığıyla sağladığı ulusal destekler
ile son 15 yıldır rmamız gibi ileri ve
yenilikçi teknoloji ve ürün geliştiren
girişimleri çok etkili bir şekilde
destekliyor. Bunlara ek olarak tıbbi
cihaz sektörünün uluslararası rekabetçi
yapısıyla ilgili mevzuatlara uyum, klinik
araştırmalar ve benzeri faaliyetlerin
etkin bir şekilde yürütülebilmesi için
Ufuk 2020 KOBİ destekleri önemli
bir fırsat olarak ortaya çıkmaktadır.
Avrupa Birliği’nin en prestijli ve
kapsamlı desteği olan Ufuk 2020
programından hem KOBİ Faz-
1 ve hem de KOBİ Faz-2 desteği
alan Türkiye’deki tek firmayız.
Ürünümüzün alanında yaratacağı
olumlu etki, yenilikçi özellikleri ve
teknolojik üstünlüklerinin yanında bu
program aracılığı ile uluslararası alanda
da tanınmış olması büyük bir gurur
kaynağıdır.
AB Ufuk 2020 programı ile
desteklenmeye hak kazanabilmek
için Avrupa çapında birçok başvuru
içerisinden rekabetçi bir değerlendirme
sürecini atlatmak gerekiyor. Bu noktada
hem desteğin kapsamlı olması hem de
Avrupa’nın en başarılı girişimi olarak
prestijli olması süreci zorlu kılmaktadır.
Burada da başvurulan ürünün; gerçek
ve büyük bir problemi çözen, pazara
ulaşabilir, dünya çapında rekabet
avantajı sağlayabilen ve ileri teknoloji
içeren çözümler olması beklenmektedir.
Dolayısıyla başvurularda bu özelliklerin
vurgulanması başarı sağlamak için
gerekli olmaktadır.
n Sektöre yeni giriş yapan
birisi olarak sektör hakkında
beklentileriniz ve değerlendirmeniz
nelerdir?
Sağlık sektörünün, önümüzdeki
dönemde diğer sektörlerden daha
fazla yenilikçi ve daha fazla teknolojik
gelişim içerisinde olacağını tahmin
ediyorum. Bu bağlamda hızlı
prototipleme ve geliştirme,
nesnelerin interneti ve yapay
zekanın sektörümüzü etkileyecek ana
unsurlar olacağını beklemekteyim.
Ev tipi tıbbi cihazların, bu cihazlarla
birlikte hızlı bir şekilde kullanıma
geçecek olarak yan uygulamaların ve
takip sistemlerinin yayılması ile doktor
hasta etkileşimlerinin dijital dünyada
da devam edeceğini öngörürsek
sektörün gelişmelere oldukça açık
olduğunu belirtmek isterim.
n Genç bir girişimci olarak
tıbbi cihaz sektörünün işleyişi,
uygulamalar ve mevzuat konusunda
yaşanan en temel sorunları ve
önerilerinizi paylaşabilir misiniz?
Sektörün önümüzdeki dönem
yaşayacağı dönüşüme uygun mevzuat
ve uygulamaların geliştirilmesi
çok büyük önem taşımaktadır.
Mevzuatların ve ilgili yönetmeliklerin,
teknolojik gelişmelerin yaratacağı
faydanın bütün paydaşlara hızlı ve
etkili bir şekilde ulaşmasına imkan
sağlayacak şekilde düzenlenmesi
gerekmektedir. Bu bağlamda,
önümüzdeki dönemde ülkemizdeki
politika yapıcıların da bu yenilikçi
gelişmelere uygun mevzuatların
yürürlüğe girmesi için çalışmaları
gerçekleştirmesini temenni ediyorum.
Ayrıca uluslararası standart ve
regülasyonların sektör paydaşları
tarafından hızlı ve doğru bir şekilde
uygulanabilmesi için destekleyici
test, araştırma ve benzeri birimlerin,
kurumların ve kuruluşların
daha ulaşılabilir olması ve ülke
içerisinde bulunmayan hizmetlerin
sağlanabilmesi gerekmektedir. Aynı
şekilde akreditasyon ihtiyaçlarının
sektör desteği ile karşılanması da önem
taşımaktadır.
Ek olarak Türkiye’de tıbbi cihaz
alanı için yeterli risk sermayesinin
bulunmaması belki de vurgulanması
gereken bir diğer nokta olabilir.
Ülkemizde bu önemli sektörde;
yenilikçi, hızlı büyüyen ve
uluslararası rekabeti hedeeyen
bizim gibi girişimcilerin finansal
olarak da desteklenmesini sağlamak
gerekmektedir.
n Genç SEİS projesinin ilk
üyelerinden birisi olarak, bu
platform konusunda neler
düşünüyorsunuz?
Genç SEİS projesinin yaratacağı
etkilerin çok değerli ve önemli
olduğunu düşünüyorum. Burada
hem Genç SEİS ve SEİS üyelerinin
karşılıklı olarak etkileşimi ile fayda
yaratılabilecek hem de bu fayda ile
sektörün genelinin yararlanabileceği
önemli bir değer oluşturulabilecektir.
Özellikle bizim gibi genç girişimcilerin;
ihtiyacı olan süreçler, tedarik zinciri,
dağıtım, mevzuat vb. konulardaki
sektör tecrübesini kazanabilmeleri
için SEİS üyesi firmalar ile bir araya
gelebilmesi çok önemli… Aynı şekilde
bizim gibi genç firmaların yenilikçi
çözümleri de sektörün ve ekosistemin
ihtiyaçlarını karşılayabilecektir.